"Bir Devlet ki! Gümrük işlerini, vergilerini, ülkenin ve milletin ihtiyaçlarına göre düzenlemekten alı konulmuştur. Böyle bir devlete elbette bağımsız devlet denemez."

Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi-Ticaret Politikasının Tedarik Zincirine Etkisi

Tarih: 9.09.2013 15:48:00 - Görüntülenme: 1243

Kavram itibariyle bakıldığında sistemin uluslararası ekonomi açısından iki temel unsuru göze çarpmaktadır. Bunlardan biri sistemin “genelleştirilmiş”, diğeri “tercihli” olmasıdır. Sistemin “genelleştirilmiş” olması, tüm gelişmekte olan ülkeleri kapsamına aldığı ve ülkeler arasında bazı durumlar dışında ayrımcılık yapmadığı anlamına gelmektedir. Ancak “genelleştirilmiş” ifadesi günümüzde sistemin başlangıcından farklı anlamlarda kullanılmaktadır.



Sistemin ilk ortaya atıldığı yıllarda “genelleştirilmiş” kavramı, az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülke piyasalarına girmek amacıyla talep ettikleri tarife indirimleri konusunda sanayileşmiş ülkelerin tümünün ortak bir tercihli ticaret planı benimsemeleri öngörüldüğü için kullanılmaktadır.



Fakat gelişmiş ülkeler, mal kapsamı, avantajlardan (ödünlerden) yararlanan ülkeler ve iç pazarı koruyucu önlemler gibi yönlerden birbirlerinden farklı tercih sistemi benimsemektedirler.



Küresel ekonomilerin giderek daha bağlantılı hale gelmesi, özellikle imalat sanayi ve hizmetler sektörlerinde üretim sürecinin birden fazla birçok ülkeye yayılarak küresel bir ölçek alması dünya ekonomisinin belirli bir özelliği haline gelmiştir. Küresel üretim Tedarik zincirlerinin yükselmesi ile mal ve hizmet ticareti farklı ülke ve firmalar arasında yeni bir ‘değer zinciri’ (value chain) oluşması sonucunu doğurmuştur.



Küresel üretim süreci dünya ticaretini bugün itibarıyla bir tür ‘görev ticareti’ (trade-in-tasks) haline getirmiştir. Bu sistem içinde üretim zincirinde daha fazla katma-değer sağlayabilen ülkeler daha kazançlı çıkmaktadır. Bu durum ülkelerin yatırım ve ticaret stratejilerini belirlerken dünya ekonomisinde beliren yeni yönelimleri de dikkate almaları ihtiyacını ve gereğini doğurmaktadır. 



20 yıl içerisinde özellikle gelişme yolundaki ülkelerde(GYÜ) ihracata yönelik üretimin içinde ithal girdi payı %40’a yükselmiştir. İmalat sanayinde toplam ithalatın yarıdan fazlasını (yaklaşık % 56’sı) ara malı oluşturmaktadır. Bu oran hizmet ticareti bakımından % 73 seviyesine gelmiştir. Bu şartlar altında tarife-dışı engeller ve ticarete ilişkin düzenlemeler çoğu zaman küresel üretim zincirlerinin işlevini bozmakta ve ihracata yönelik olan yurt içi üretimi de büyük ölçüde sekteye uğratmaktadır. 



Diğer taraftan UNCTAD(Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı) verilerine göre dünya ticaretinde firma-içi ticaretin (aynı yönetim tarafından kontrol edilen ancak farklı ülkelerde kurulmuş olan firmalar) payı oldukça yüksektir.



Bu durumda gelişme yolundaki ülkeler (GYÜ) açısından sadece ticaret anlaşmaları yoluyla ticaretin serbestleştirilmesi ya da doğrudan yabancı sermaye teşviki gibi hususlar yeterli olmayacaktır. Buna ilaveten yatırımlar ile ticaret ilişkisinin küresel tedarik zincirlerinin yapısını da dikkate alacak şekilde ele alınması gerekmektedir. 



Küresel tedarik zincirlerinin faydalarını maksimize edecek yönde bir ticaret politikasının takibi büyük önem kazanmıştır. Sadece bölgesel Serbest Ticaret Anlaşmaları(STA) ile yetinmeyip, küresel anlamda Serbest Ticaretin Serbestleştirilmeye(STA) çalışıldığı çok taraflı Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) sistemi yoluyla ticaret müzakerelerinin ve düzenlemelerinin devam etmesinin sağlanması gerekliliği önemini korumaktadır. Önümüzde AB ve ABD ile STA görüşmelerine başlaması, AB ve Kanada ile STA görüşmelerinin başlaması vb. gibi.



Hali hazırda tıkanmış bulunan Doha Turu (2001 yılında başlatılan Doha Kalkınma turu çerçevesinde ise, Ticaret ve Çevre Komitesi kurulmuş ve söz konusu komitenin, çevresel ürünlerde pazara giriş, çoktaraflı çevre anlaşmaları - WTO ilişkisi ve çevreye duyarlı ticaret pratiklerinin geliştirilmesi gibi konularda görevlendirilmesi karara bağlanmıştır) çok taraflı ticaret müzakereleri tüm gelişme yolunda ülkeler kadar Türkiye bakımından gerek üretim, gerekse istihdam, ihracat imkanları ve rekabet edebilirlik açısından da büyük önemi haizdir. 



Diğer ülkeler bakımından olduğu gibi Türkiye için de 2023 yılı 500 Milyar dolar ihracat hedefi çerçevesinde küresel üretim ve tedarik zinciri içindeki konumunu en iyi şekilde belirlemek ve buna uygun yatırım ve ticaret politikaları takip etmek en az yeni ihraç pazarları açmak kadar önemli hale gelmiştir.


Son Yüklenen Diğer Haberler