İçinde bulunduğumuz Kasım ayı yaprakların döküldüğü , gri bulutların gezdiği , kasvetli günler içerisinde geçen soğuk bir aydır. Tevekkeli değil bu ay, ATA’mızın vefatının yaşandığı 10 Kasım’ı içinde barındıran ay olması münasebetiyle hüzün kaplıdır.
ATA’ mız Mustafa Kemal ATATÜRK ’ü anarken kendisinin gümrük işlemleri ve vergileri ile ilgili nacizane bir sözü ile başlamak gerekir. “Bir Devlet ki! Gümrük işlerini, vergilerini , ülkenin ve milletin ihtiyaçlarına göre düzenlemekten alı konulmuştur . Böyle bir devlete elbette bağımsız devlet denemez.” Bu bağlamda gümrüğün ve tırnak içinde bağımsızlık kavramının gümrük iderelerinden geçtiğinin önemine değinmiştir.
Bu vesile ile ATA’mızı bir kez daha saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz.
İlk Gümrük vergisi tahsili ile ilgili kaynağının bilgisi kesin olmamak ile birlikte rivayetlere göre ; ilk Gümrük Vergisi kavramı Eski Mısır’da katipler tarafından en önemli ticaret yolu olan Nil üzerinde kurulan denetleme noktalarında teknelerin aranarak , Firavun için vergi alındığı yönündedir.
Gümrük vergisi, her devletin kendi sınır kapılarında kontrol ettiği ve en etkin biçimde vergi tahsilatı yaptığı göz önüne alındığında vazgeçilemez bir gelir kaynağıdır .
Bugün yürürlükte olan ve vergilendirmede "Advalorem" esasını getirmiş olan "Gümrük Giriş Tarife Cetveli" ise, 14.5.1964 tarihli 474 sayılı Kanundur.
Spesifik Vergi ile Advalorem Vergi arasındaki farklar ise; vergi borcunun hesaplanma biçimine dayanan bir ayırımdır. Vergi borcunun ağırlık, hacim, uzunluk gibi ölçüler üzerinden hesaplanarak belirlendiği vergiler spesifik vergilerdir. Matrah değerleri üzerinden hesaplanan vergiler ise advalorem vergilerdir.
Fiyat değişmelerinde konulan verginin nisbi ağırlığının sürekli değişmesi, spesifik vergilerin fiyat hareketlerini izlemede yetersiz kalması ve spesifik tarifelerin gelir vergisi, kurumlar vergisi, katma değer vergisi gibi belli vergi türlerine uygulama imkanının olmaması nedeniyle günümüzde spesifik olarak uygulanan vergilerin sayısı oldukça azalmıştır.
Gümrük vergileri kavramı 6455 sayılı kanun ile yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve söz konusu kanunun 11’inci maddesi ile 4458 sayılı Gümrük Kanununun 234’üncü maddesinde yer alan “gümrük vergisi” ibareleri “ithalat vergileri” şeklinde değiştirilmiştir.
4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 3’üncü maddesinde yer alan;
“Gümrük vergileri” deyimi, ilgili mevzuat uyarınca eşyaya uygulanan ithalat vergilerinin ya da ihracat vergilerinin tümünü;
“İthalat vergileri” deyimi ise, eşyanın ithalinde ödenecek gümrük vergisi ile diğer eş etkili vergiler ve mali yükler ile tarım politikası veya tarım ürünlerinin işlenmesi sonucu elde edilen bazı ürünlere uygulanan özel düzenlemeler çerçevesinde ithalatta alınacak vergileri ve diğer mali yükleri ifade etmektedir.
Gümrük vergilerinin bir listesi; Gümrük Uzlaşma Yönetmeliği’nin 1 numaralı ekinde yer almakta olup, uygulamada göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bunlar ise; Gümrük Vergisi, İlave Gümrük Vergisi, Tek ve Maktu Vergi, Dampinge Karşı Vergi, Subvansiyona Karşı Telafi Edici Vergi, Katma Değer Vergisi, Özel Tüketim Vergisi, Ek Mali Yükümlülük, Toplu Konut Fonu, Tütün Fonu, Ek Fon, Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu, Çevre Katkı Payı, Telafi Edici Vergi(İhracat), TRT Bandrol Ücreti (Ticari olmayan eşya için) olarak belirtilmiştir.
Tüm bu gümrük vergilerinin, Devlet olma özelliğinin bir parçası olduğu ve ATATÜRK tarafından da bizzat kaleme alınmasıyla gümrük vergilerinin önemi bir kez daha vurgulanmıştır.
Bu bağlamda, bağımsızlığın en büyük göstergelerinden birini oluşturan gümrük işlemleri ve vergileri hassasiyetinin korunması ve kollanması hususunda, vergi matrahını oluşturan biz Gümrük Müşavirleri’ne görev ve sorumluluk yüklemektedir.
M.Altay YEGİN
Gümrük Müşaviri