I.
Giriş
Hazine
ve Maliye Bakanlığı, 19 Nisan 2022 tarihinde yürürlüğe giren; Türkiye’de yerleşik
kişilerin kendi aralarında yaptıkları (taşıt sözleşmeleri hariç) satış
sözleşmelerinde; sözleşme bedelinin “TL” ile yapılmasını zorunlu kılan mevzuat
değişikliği münasebetiyle bu meyanda sektör gündemindeki yerini muhafaza etiğini
söyleyebiliriz. “TL” ödeme zorunluluğunun Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi
aralarında yaptığı sözleşmeleri kapsadığı; yurt dışında yerleşik kişilerle
yapılan ticaretin bu değişikliğin münderecatında bulunmadığı biliniyor.
Değişikliğe
göre sözleşme döviz cinsinden yapılmış olsa da ödemelerin “TL” cinsinden yapılması
ve kabul edilmesi zorunlu. Diğer bir ifadeyle sözleşme bedelinin döviz olarak
belirlenmesi serbest ancak ödeme günü ödemenin döviz olarak yapılması yasak.
Sözleşmenin döviz üzerinden; ödemenin ise “TL” üzerinden yapılmasına ilişkin zorunluluk,
konuyla ilgili ayrıca “kur farkı” meselesinin de yeniden gündem olmasına neden
olduğu söylenebilir. Bu yazımızda söz
konusu iki konuyu mevzuatın dilinden de istifade ederek irdelemeye gayret
edeceğiz.
Anahtar Kelimeler &
Kısaltmalar:
Kur, Kur Farkı, TL,
Döviz, 32 sayılı Karar, KDV Kanunu, KDV Matrahı, Gümrük Kanunu, Ödeme, Vade,
Alış-Satış Kuru,
II.
TL Ödeme
Zorunluluğu
Bilindiği üzere, Türk
Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ 19.04.2022 tarih ve 31814 Sayılı Resmi gazetede
yayımlanarak yayımı tarihi itibariyle (19 Nisan’da) yürürlüğe girmişti. Söz
konusu tebliğ değişikliği ile Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı
Karara İlişkin Tebliğ (No: 2008-32/34) (28.02.2008 t. 26801 s. R.G.)’in
8/9.maddesine “...Ancak
sözleşme konusu ödeme yükümlülüklerinin Türk parası cinsinden yerine
getirilmesi ve kabul edilmesi zorunludur…” cümlesi eklenmişti.
Eklemeyle birlikte mezkûr madde şu şekli almıştı:
“MADDE 8 –
(9) Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; taşıt satış
sözleşmeleri dışında kalan menkul satış sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu
sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya
dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür. “Ancak sözleşme
konusu ödeme yükümlülüklerinin Türk parası cinsinden yerine getirilmesi ve
kabul edilmesi zorunludur.”
Söz
konusu değişiklik, her ne kadar dövizle mücadelede bir enstrüman olarak devreye
alınmış olsa da yeni uygulama özellikle dövize endeksli ticaret yapan,
sanayicileri ve tacirleri zorda bırakacak birtakım gelişmeleri de beraberinde
getirdiği söylenebilir.
Yazımızın
bu bölümünde konuyla ilgili tarafımıza ulaşan soruları ve yorumlarımızı bir
araya toplamaya gayret ettik:
a-
19.04.2022
tarihinden önce düzenlenen faturalar dövizle ödenebilecek mi?
“TL”
ile ödeme zorunluluğu getiren mezkûr tebliğin 2.maddesinde yayım tarihine atıf
yapılması münasebetiyle 19.04.2022 tarihinden önce düzenlenen faturalar döviz
ile ödenebilecektir. Hatta bu konudaki tereddütler Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından
yapılan açıklama ile tamamen giderilmiş durumdadır.
b-
Değişiklik
kapsamındaki “menkul” ibaresi neyi ifade ediyor?
Hazine
ve Maliye Bakanlığı yaptığı basın duyurusuyla bu konuya açıklık getirmiş olup, tebliğ
kapsamındaki “menkul” ibaresinin gayrimenkul tanımı dışındaki her türlü mal ve
eşyayı kapsadığı belirtilmiştir.
c-
İthalata
konu bir emtianın yolda satışı söz konusu olduğunda, ödeme TL mi yoksa döviz
olarak mı ödenmesi gerekir?
Bu
kapsamda belirleyici olan kriter, eşyanın nerede alınıp satıldığı veya
devredildiğiyle ilgili değil; alıcı ile satıcının Türkiye’de mukim olup,
olmamasına indirgenmiş durumdadır. “Satıcı ile Alıcı” Türkiye’de yerleşik kişi
ise TL ödeme zorunluluğu ve kabulü söz konusudur.
d-
Sözleşmeler
döviz cinsinden yapılabilir mi?
Yapılan
düzenlemede döviz cinsinden sözleşme akdedilmesiyle ilgi değişiklik
bulunmamaktadır. Değişiklik; ödemenin ve ödenen paranın kabulünün TL cinsinden
yapılmasıyla sınırlıdır. Sözleşme dövizle yapılabilir; ama TL ile ödenir.
e-
Ödemenin
döviz alış kurundan mı döviz satış kurundan yapılacağına nasıl karar vereceğiz?
Tebliğ’de
hangi kurun esas alınacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bununla
birlikte yaşanması muhtemel ihtilafların önlenmesi bakımından akdedilecek sözleşmelerde
ödemenin hangi kurun baz alınarak yapılacağı hususu netleştirilmedir.
Dolayısıyla bu ayrımın ödeme öncesinde alıcı ile satıcı arasında varılan
mutabakat metnine (sözleşmeye) derç edilmesi faydalı olacaktır.
f-
Antrepo ve
geçici depolama yerlerinde yapılan Devir & Satış işlemlerinde ödeme “TL”
ile mi; yoksa döviz ile mi yapılacaktır?
Türkiye'de yerleşik kişiler antrepo ve geçici depolama yerlerinde bulunan eşyaların
devir işlemleriyle ilgili 19.04.2022 tarihinden sonra düzenledikleri fatura
döviz cinsinden olsa bile ödemenin “TL” olarak yapılması ve tahsilatın “TL”
olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Kur
farkı gibi sair diğer ihtilafların bertaraf edilmesi bakımından faturanın “TL”
olarak düzenlenmesi bir seçenek olarak göz önünde bulundurulabilir.
Ayrıca,
potansiyel vergi numarası ile yurt dışı firma adına antrepoya ve/veya geçici
depolama yerine alınan eşyanın satış işlemlerinde satıcının Türkiye ’de mukim
olmaması münasebetiyle ödeme döviz cinsi üzerinden yapılabilir
(GY.330/2.maddede olduğu gibi).
g-
Serbest
Bölgelerle yapılan ticarette “TL” ödeme zorunluluğu var mıdır?
Serbest
bölge; Türkiye gümrük bölgesinin siyasi sınırları içerisinde yer almakla
birlikte; dış ticaret teamülleri açısından yani dış ticaret ve gümrük uygulamaları
açısından gümrük hattının dışında bulunan yerler olarak tanımlanmaktadır.
Ayrıca 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun 6 ncı maddesi gereğince serbest
bölgelerde gümrük ve kambiyo mükellefiyetine dair mevzuat hükümleri
uygulanmamaktadır. Diğer ifadeyle serbest bölgelere yapılan eşya satışları
ihracat; serbest bölgelerden eşya alımları ise ithalat olarak işleme tabi tutulmaktadır.
Diğer
yönden Serbest Bölgeler Kanununun 9.maddesi gereğince Serbest bölgelerdeki
faaliyetlerle ilgili her türlü ödemelerin dövizle yapılabiliyorken; 20.09.2017
tarih ve 30186 sayılı RG de yayımlanan “Serbest Bölgelerde Türk Lirası ile
Yapılacak Ödemelere İlişkin Kararın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar (2017/10718)
karar ile Serbest bölgelerdeki faaliyetler ile ilgili her türlü ödeme döviz
veya Türk Lirası ile yapılabileceğinden hareketle; serbest bölgelerle yapılan
ticarette döviz veya TL kullanımının işlemi yapan kişinin özgür iradesine
bırakıldığı söylenebilir.
Sonuç
olarak, serbest bölgelerle yapılan ticarette “TL” ödeme yükümlülüğünün
bulunmadığını değerlendirmekle birlikte tebliğde bu konuyla ilgili bir
düzenleme yer almadığından konunun Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından
açıklığa kavuşturulması faydalı olacaktır.
h-
İhraç
kayıtlı teslimlerde döviz cinsi nasıl belirlenecektir?
İhraç
kayıtlı teslimler ihracat gibi düşünülse de alış-satış işlemleri Türkiye’deki
mukim kişiler arasında yapıldığından ödemenin “TL” olarak yapılması gerektiği
düşünülmektedir. Zira mezkûr tebliğde ihraç kayıtlı teslimlere ilişkin herhangi
bir istisnaya yer verilmemiştir.
i-
Söz
konusu düzenlemeye aykırı olarak; ödemeleri döviz olarak yapsam & döviz
olarak kabul etsem yaptırımı ne olur?
1567 Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma
Hakkında (TPKKHK) Kanununun 3/1. maddesi uyarınca bu düzenlemeye uyulmaması
halinde 3.000 TL’den 25.000 TL’ye kadar idarî para cezası kesileceği; 2022 Yılı
itibariyle yeniden değerleme oranları dikkate alınırsa bu idari para
cezalarının 14.000 TL – 120.000 TL aralığında olacağı, İdari para cezaları
sözleşmenin her bir tarafı için ayrı ayrı ve tekerrür halinde 2 kat olarak uygulanacağı
bilinmelidir.
III.
Kur
Farkı
Kur,
herhangi bir ülkenin para biriminin diğer ülkelerin para birimleri karşısındaki
değerini gösteren katsayı olarak; kur farkını ise, bu iki para biriminin birbiriyle
değişimi sırasında oluşan fark olarak tanımlayabiliriz. Kur farkı, döviz
cinsinden tanzim edilen faturaların düzenlenme tarihi ile tahsilat tarihi
arasında geçen sürede oluşmaktadır. Gümrük beyanı açısından iki türlü kur
farkının meydana geldiğini söyleyebiliriz:
a-
Pozitif
Kur Farkı : Ödeme tarihindeki kurun
beyanname tescil tarihindeki kurdan düşük olduğu durumlarda meydana
gelmektedir.
Ödeme tarihindeki kurun beyanname tescil tarihindeki kurdan
düşük olduğu durumlarda yani Pozitif kur farkının meydana geldiği durumlarda,
söz konusu kur farkının, fatura veya diğer belgelerde yazılı yabancı paraların
4458 Sayılı Gümrük Kanunu’nun 30.maddesine istinaden, beyannamenin tescil
tarihinde yürürlükte olan T.C. Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden Türk
Lirasına sistem (BİLGE) tarafından otomatik olarak çevrilip; KDV matrahına
kendiliğinden dahil edilmesi hasebiyle; ayrıca beyan edilmesine gerek
bulunmadığı; beyanın bizatihi içerisinde olduğu açıktır.
Örneğin:
(01.03.2022) Ödeme tarihindeki kur: 1$= 14TL
(27.05.2022) Beyannamenin tescil tarihindeki kur: 1$= 16 TL
Tescil tarihindeki kuru sistem (BİLGE) otomatik olarak
çevireceğinden bu durumda vergilendirme 1$= 16 TL’den yapılacak ve kur farkı
zaten kendiliğinden beyan edilmiş olacaktır.
b-
Negatif
Kur Farkı : Ödeme tarihindeki kurun
beyanname tescil tarihindeki kurdan yüksel olduğu durumlarda meydana gelmekte
olup, bazı teftişlerde gündeme gelen ve kur farkının beyan edilmemesi gerekçe
gösterilerek tenkitlere konu edilen kısmı oluşturmaktadır.
Örneğin:
(20.01.2021) Ödeme tarihindeki kur: 1$= 18TL
(27.05.2022) Beyannamenin tescil tarihindeki kur: 1$= 16 TL
Verilen örnekte, beyanname sistemine (BİLGE) faturada yazılı
yabancı para cinsi girildiğinde kuru 27.05.2022 tarihindeki TCMB Döviz Satış
Kuru üzerinden otomatik olarak hesaplayacağından 2-TL lik negatif kur farkı söz
konusu olacaktır.
Gümrüklerdeki genel kanı maliye tarafıyla (Gelir İdaresi
Başkanlığı) yapılan yazışmalardan hareketle kur farklarının KDV matrahına dahil
edilmemesi gerektiği yönündedir. Konuyla ilgili olarak Gümrükler Genel
Müdürlüğünün 23.06.2010 tarihli 13897 sayılı yazısında, beyanname tescil
tarihine kadar ortaya çıkan kur farklarının ithalde alınan KDV matrahına ilave
edilmemesi gerektiği belirtilmiş, 07.02.2019 tarihli 85593407 sayılı dağıtımlı
yazılarıyla da söz konusu görüş tahkim edilmiştir.
Buna mukabil söz konusu yazılar etraflıca incelendiğinde 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10/ı maddesinde ithalatta vergiyi doğuran
olayın, Gümrük Kanununa göre gümrük vergisi ödeme mükellefiyetinin başlaması,
gümrük vergisine tabi olmayan işlemlerde ise gümrük beyannamesinin tescili
anında meydana geleceğinin; 26 ncı maddesinde ise; bedelin döviz ile
hesaplanması halinde dövizin, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği andaki
cari kur üzerinden Türk parasına çevrileceğinin hüküm altına alındığından
bahisle, gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar ortaya çıkan negatif kur
farklarının ithalatta KDV matrahına dahil edilmemesi gerektiği görüşü hakimdir.
Diğer yönden gümrük tekniği açısından;
a- Dövizin beyannamenin tescil tarihi baz alınarak TCMB Döviz
satış kuru üzerinden TL’ye çevrildiği,
b- Ödeme mükellefiyetinin beyannamenin tescil tarihi itibariyle
başladığı,
c- Gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar yapılan diğer
giderler ve ödemelerden vergilendirilmeyenler ile mal bedeli üzerinden
hesaplanan fiyat farkı, kur farkı gibi ödemelerin ithalatta KDV
matrahının bir unsuru olduğu,
d- İthal eşyasının gümrük kıymetinin, fiilen ödenen veya
ödenecek fiyat olduğu,
hususları
bir arada değerlendirildiğinde mezkûr GİB görüşünün yanlış yorumlandığından
hareketle negatif kur farkını beyan etmeyen firmalara yaptırım uygulanması
gerektiğine salık verecek görüşlerin de bulunduğuna şahit olunmaktadır. Bu
görüşe katılanların en önemli gerekçesi İthalde alınacak KDV matrahına
eklenecek unsurlar arasında kur farkının açık ve net bir şekilde hüküm altına
alınmış olmasından kaynaklanmaktadır (KDVK 21/c md). Ayrıca kur farklarının KDV
matrahına dahil edilmesiyle ilgili Gelir İdaresi Başkanlığı, İstanbul Vergi
Dairesi Başkanlığı’nın vermiş olduğu 18.04.2014 tarih ve 39044742-130-1029
sayılı özelgesi de mevcuttur.
Durum
bu minval üzere olmakla birlikte KDVK ’nın 21/c maddesi irdelendiğinde, madde
metninde kastedilen kur farkının ödemenin erken veya geç yapılmasıyla ilgili
olmadığı; vergiye tabi eşyanın bizatihi alış maliyetini yükselten müstakil bir
farkın söz konusu olduğu durumlarda gündeme geldiği görülecektir. Kur farkının
KDV matrahının bir unsuru olamayacağına salık veren Gümrükler Genel
Müdürlüğü’nün mezkûr yazılarının gerekçesini de bu hususun oluşturduğu mütalaa
edilmektedir.
Bununla
birlikte iç piyasadaki dövizli işlemlerle ilgili ortaya çıkan kur farklarının
mali mevzuat kapsamında değerlendirilmesi, 18.01.2019 tarih ve 7161 sayılı
Kanun ile KDVK 24/c maddesine eklenen kur farkının dahili ticarette göz önünde
bulundurulması faydalı olacaktır. Diğer yönden zikredilen değişikliğin dış
ticaret uygulamalarında bir değişikliğe sebebiyet vermediği değerlendirilmektedir.
IV.
Sonuç ve
değerlendirme
Mali
mevzuatımızda kur farklarının vergiye tabi olup olmaması yönünde birbirinden
farklı görüşlerin olduğu bilinmektedir. Kur farklarının mal teslimine, hizmet
ifasına veya vade ve fiyat farkına yönelik olmadığından KDV’nin konusuna
girmeyeceğini savunan görüşler vardır. Ayrıca ödeme tarihine göre kur farkı
hesaplayıp yeniden matrah düzeltmesi yapmanın KDVK ’ya aykırı olacağı için kur
farklarının KDV’ye tabi tutulmaması gerektiğini savunan görüşler de mevcuttur.
Diğer
taraftan kur farklarının vade farkları ile aynı mahiyette olması, kur
farklarının KDV matrahı dışında tutulması halinde KDV uygulamasının etkinlikten
uzaklaşacağı gerekçesiyle kur farklarının KDV'ye tabi tutulması gerektiğini;
döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak yapılan işlemler nedeniyle ortaya
çıkan kur farklarının Türk Lirası cinsinden yapılan işlemlerde uygulanan vade
farkı veya faizden bir farkı bulunmadığı için kur farklarının işlem bedelinin
bir unsuru olarak matraha dahil edilmesi ve KDV’ye tabi tutulması gerektiğini
savunan görüşler de bulunmaktadır.
Maliye
tarafında söz konusu belirsizlik zaman zaman idare ile mükellefi karşı karşıya
getirse de gümrük tarafında konuyla ilgili zikredilen Gümrükler Genel Müdürlüğü
Yazıları, (Dip No:6-7) hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde gerek KDVK 21/c
gerekse 24/c maddesinde yer alan kur farklarının ithalat uygulamaları açısından
gümrük beyannamesine ilave edilmemesi gerektiğini açık ve net bir şekilde
ortaya koymuştur. İş ve işlemlerin kahir ekseri genel müdürlüğün söz konusu görüşlerine
uygun olarak yapıldığı söylenebilir. Buradan hareketle, ithal eşya bedellerinin
beyanname tescil tarihinden bağımsız olarak ödendiği durumların kur farklarının
konusu olmadığı, tescil tarihinden önce veya sonra ödeme yapılması
münasebetiyle meydana gelen pozitif ve/veya negatif kur farklarının KDV
matrahının bir unsuru olamayacağı sonucuna bizi götürmektedir.
Yazımızın
diğer yönü itibariyle; menkul satış sözleşmelerine konu ödeme
yükümlülüklerinin, Türk parası cinsinden yerine getirilmesi ve kabul edilmesi
zorunluluğunun beraberinde kur farkını gündeme taşıması dış ticaret İşlemleri
açısından;
a-
Hammadde
girdisinin büyük bir bölümünü ithal etmek zorunda olan ve hammaddenin %100’ü
döviz cinsinden fiyatlanan eşya ticaretlerinde kur riskinin her zamankinden
daha önemli bir pozisyonda değerlendirilmesi gerektiği,
b-
Söz
konusu kur riskini bertaraf etmek adına hammadde fiyatlarının daha da yükseleceği,
dolayısıyla enflasyonun ayrıca tetikleneceği,
c-
Bürokratik
engellerin artacağı,
d-
İlave Banka
komisyonlarının oluşacağı,
e-
“Alıcı-Satıcı”
arasında döviz cinsinin değişimi noktasında anlaşmazlık ve iş huzurunun
bozulmasına; dolayısıyla “Alıcı-Satıcı” arasındaki hukuki itilafların artmasına
sebebiyet vereceği,
f-
TL’ye
dönen firmaların yeniden hammadde temini için dövize dönecek olmaları nedeniyle
oluşacak kısır döngünün; ilave masraf kalemlerine sebebiyet vererek,
maliyetleri artıracağı,
g-
Orta ve küçük
ölçekli firmaların faturasız çalışmasına; dolayısıyla kayıt dışı ekonomik
faaliyetlerin artmasına sebep olacağı,
gibi
olumsuz hususların gözden ırak tutulmaması, ülkemizin çıkarları açısından
faydalı olacağı kuşkusuzdur. Döviz Kurunu dizginlemek için gösterilen çabaların
ekonominin kendi seyrinde dönen diğer çarklarına zarar vermeden başarıya
ulaşmasını ve piyasadaki fiyat istikranın halkımızın alım gücüne olumlu
yansıyacak şekilde başarıya ulaşmasını temenni ederek yazımızı sonlandırıyoruz.
(30.05.2022)
1- Türk
Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (No:
2008-32/34) (28.02.2008 t. 26801 s. R.G.)
2- Türk
Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:
2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2022-32/66) (19.04.2022
t. 31814 s. R.G.)
4- Gümrük
Kanunu- (4458 nolu Kanun) (04.11.1999 tarihli, 23866 sayılı R.G.)
5- Katma
Değer Vergisi Kanunu - 3065 (18563 s. 02/11/1984 t. R.G.)
6- Gümrükler
Genel Müdürlüğünün 07.02.2019 tarihli ve 41385955 sayılı yazısı (KDV Matrahı,
Kur Farkı hk.)
7- Gümrükler
Genel Müdürlüğünün 23.06.2010 tarihli ve 13897 sayılı yazısı (Negatif Kur
Farkı)
8- Türk
Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kanun - Kanun No 1567 (25.03.1930 t. 1433 s.
R.G.)
11- Serbest
Bölgeler Kanunu - 3218 (15.6.1985 t. 18785 s. R.G. )
12- Serbest
Bölgelerde Türk Lirası ile Yapılacak Ödemelere İlişkin Kararın Yürürlüğe
Konulması Hakkında Karar - 2017/10718 (20.09.2017 t. 30186 s. R.G.)